
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi (ORDAM) tarafından, Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF) iş birliğiyle düzenlenen “3. Yılında Gazze Muhasebesi: Direniş, Hukuk, İnsanlık” başlıklı panel gerçekleştirildi.
Akademi, medya ve sivil toplum temsilcileri bir aradaydı
ORDAM Müdürü Prof. Dr. Zekeriya Kurşun’un moderatörlüğünde gerçekleşen panele, akademi, medya ve sivil toplum kesimlerinden dört konuşmacı katıldı.
Panelde, Gazze’de yaşanan insanlık dramı, uluslararası hukuk açısından değerlendirmeler ve medyanın dili üzerinden algı yönetimi gibi konular ele alındı.
“Kavramların doğru kullanımı toplum bilincini şekillendiriyor”
İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Özlem Yücel, uluslararası hukuk perspektifinden yaptığı konuşmasında, kavramların doğru kullanılmasının önemine vurgu yaptı. Yücel, yanlış kullanılan kavramların toplum bilincini olumsuz yönde şekillendirdiğini belirterek, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği saldırıların soykırım kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti ve bunu hukuki örneklerle destekledi.
“Gazze’de yaşananlar yüz yıllık bir sürecin sonucu”
ORDAF Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Emin Dağ, konuşmasında 7 Ekim 2023’ten bu yana yaşanan sürecin aslında yüzyıllık bir geçmişin sonucu olduğunu dile getirdi.
Aksa Tufanı operasyonu öncesi ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendiren Dağ, Gazze’deki insani durumun tarihsel bir bağlamda okunması gerektiğini vurguladı.
Sahadan gözlemler: “Gazze’nin dramı canlı bir tablo gibi”
Gazze için yürütülen insani yardım ve sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak yer alan Semihe Karan, konuşmasında bölgedeki durumu sahadan aktardı.
Karan, Gazzeliler için yürütülen yardım faaliyetlerinden bahsederek, yaşanan dramı “canlı bir tablo” olarak nitelendirdi.
“Medyanın dili algıyı şekillendiriyor”
Gazeteci Feyza Gümüşlüoğlu, medyanın Gazze konusundaki dilinin kamuoyunun bakışını nasıl etkilediğini örneklerle ortaya koydu. Gümüşlüoğlu, uluslararası medyada Filistinlilerin yalnızca rakamlarla ifade edildiğini, buna karşın İsraillilerin kişisel hikâyeleriyle anlatıldığını belirterek, kullanılan dilin insanların empati kurma biçimini yönlendirdiğini ifade etti.