
Ülkemizin geniş bir coğrafyasında meydana gelen son müessif deprem, hem şiddeti hem de yol açtığı kayıplar bakımından ne yazık ki şimdiye kadar vuku bulanların en büyüklerindendir.
Milletçe sarsıldık, zelzeleyi yüreğimizin derinliklerinde hissettik ve hâlâ hissediyoruz.
Binlerce canımız toprağa düştü, eksildik ve bir bir azaldık.
Varoluş evrenimizde her bir şey; gözlerimiz için bir işaret, kulaklarımız için bir fısıltı, aklımız için bir kılavuz olduğuna göre yaşamış olduğumuz bu büyük deprem hadisesinin de bize gösterdikleri, söyledikleri ve hatırlattıkları/düşündürdükleri vardır. Bütün bunlara, dilin; öğreten, anlatan, bildiren vs. kuşatıcı özelliklerinden dolayı ‘depremin dili’ demeyi münasip görüyoruz. Aynı zamanda ‘dil’in maruz kalanı, muhatabı ve öznesi olan bizler; işitilebilir frekansların en yüksek tonunda seslenen, güneşin altında en aşikâr renk, çizgi ve şekillerle en belirgin netlikte görünen bu depremin diline dikkat kesildiğimizde, bundan, her daim okuyabileceğimiz ve nasıl bir ders çıkarabiliriz diye düşünmemizi kaçınılmaz kılan bir hakikatle de yüz yüzeyiz. Nihayet bu deprem; aklımızı, fikrimizi ve hatta ruhumuzu depreterek, titreterek ihmallerimizi, sorumsuzluklarımızı, mazur sayılamayacak hatalarımızı/günahlarımızı yüzümüze adeta haykırarak şunları söylemektedir:
- Varoluş evreninde her şey, cari olan kanunlar çerçevesinde olup bitmektedir.
- Her alanda geçerli olan kanunlar, o alanın/disiplinin varlığına imkân tanıyan formüller silsilesini oluştururlar.
- Bilim; her bir alanda bir düzeni ifade eden bu formüller toplamının diğer adıdır.
- Yaşanılan dünyada, büyük savrulmalara uğramamak için söz konusu kanunlara, bilimin bildirdiklerine harfiyen riayet etmek, esas olmalıdır.
- İlgili mühendisliklerin; yapı, hidrolik, ulaştırma ve geoteknik, jeofizik alt dallarının ve jeoloji ve sismoloji gibi ilgili diğer bilim dallarının araştırıp bularak/tespit ederek ortaya koydukları ‘nizam yasaları’ tavizsiz uygulanmalıdır.
- Gelişen teknolojinin topyekûn araç ve imkânlarından azami derecede yararlanma adına bütün hazırlıklar eksiksiz yapılmalıdır.
- Yeryüzünün biricik bilinçli varlığı ve öznesi olarak insanoğlu için yukarıda dile getirilmeye çalışılan hususların yanı sıra, ‘eşref-i mahlûkat’ bilincini kuşananların, en azından bu kuşanışın iddiasında bulunanların dikkat ve sorumlulukları daha da büyük olmalıdır:
- Mesleki ahlak müeyyideleri, ilgili iş ve işlemlerde tavizsiz olarak uygulanmalıdır.
- Hak-hukuk çizgisinde ‘kul hakkı’nın hakların en büyüklerinden olduğu asla göz ardı edilmemeli.
- ‘Bir delikten iki defa ısırılmamak’ uyarısı doğrultusunda, yaşanagelen hadiselerden gerekli dersler çıkarılmalı.
- ‘Tedbir-takdir’ inancının tedbir payına düşenlerin ne kadar gerçekçi olarak yapılageldikleri her zaman sorgulanmalı ve gerekenler bihakkın yapılmalı.
Bu müessif depremden sonra Anadolu insanımızın tabiriyle, bir kez daha şapkaları önümüze koyup, bir daha düşünmek zorundayız. Eksiklerimizden, yanlışlarımızdan, ihmallerimizden her birimiz ayrı ayrı dersler çıkarmalıyız. Depremin ilk anlarından itibaren ortaya konan gayretler, faaliyetler insaflı nazarlar nezdinde doğrusu takdire şayandır. Devletimizin ve milletimizin el ele vererek, yapılabilecekleri en iyi şekilde yapma gayretleri ile bu büyük afeti en kısa zamanda atlatma çabası aşikârdır. Şimdiye kadar karşılaşmış olduğu büyük felaketlerden alnının akıyla çıkan milletimizin, bu sıkıntılı günleri de en kısa zamanda geride bırakacağına dair inancımız tamdır. Enkazlar kaldırılacak, tahliyeler yapılacak, sönük ocaklar yeniden tütecektir inşallah. İçimiz kanayarak ifade etmek zorundayız ki binlerimiz şehit oldu ve yine binlerimiz şifa bekliyor. Diğer taraftan deprem psikolojisini yaşamış olan milyonlarımız var. Bu mahzun ve mağdurlarımızın rehabilite edilmeye ihtiyaçları olacaktır. Elbette hususî anlamda, alanın uzmanlarına çok görevler düşmekte fakat aynı zamanda bu konuda milletçe de sorumluluklarımız vardır. Bu görevimizin bilincinde olarak yapıp edeceklerimizden, kanaatimizce en çok da öne çıkacak davranış, sağlıklı iletişim kanalları geliştirme olacaktır. Başka bir ifadeyle depremzedelerimizle olan iletişimimizde kullanacağımız sağlıklı bir ‘deprem dili’ne ihtiyacımız vardır. Ağır bir travma yaşayan bölge insanımızla iletişimde kullanacağımız dilin bazı nitelikleri şöyle sıralanabilir:
- Dilin, dolayısıyla kelimelerin, açık ya da kapalı, imalı ya da çağrışımlı kullanımların, her hâl ü kârda muhatapta olumlu veya olumsuz etkiler uyandırdığı bilinen bir gerçektir.
- İfade edilen her bir cümle, bir dizgeyi değil, bir ‘metin’ birimini işaretlemekte, bir anlama aracılık etmektedir. Dil göstergelerinin gösterilenleri ve etkileri iyi hesaplanmalıdır.
- Dil bir seçkidir aynı zamanda. Kelimelerle konuşur, kelimelerle düşünür ve kelimeleri seçerek meramımızı ifade ederiz. Seçtiklerimiz, incitmemelidir.
- Kullanılacak kelimeler, daha çok ‘teselli’nin kavram alanına iz düşürenlerden seçilmeli: “Kelimeler. Öylesine güçlüdür. Bir kalbi kırabilir ya da iyileştirebilir. Bir ruhu ayaklar altına alabilir ya da özgürleştirebilir. Rüyaları parçalayabilir veya onları canlandırabilir. Bağlantıları engelleyebilir ya da teşvik edebilir. Savunma yaratabilir ya da savunmaları eritebilir. Kelimeleri bilgece kullanmalıyız.” ( Jeffrey Brown)
- Afet hengâmesinde yaşananları yeniden yaşatmayacak/hatırlatmayacak bir dil.
- Yaşanmış acıları paranteze alan hatta bir yönüyle unutturan bir dil.
- Ötelere ıraksayan bir yolculuğun, bir sınanma kıvamında kimi istenmeyen cilveleri de barındırdığını hissettiren bir dil.
- Güzel sözün sadaka, hayır konuşmamaktansa susmanın daha erdemli olduğunu bilen bir dil.
- Fizikî dünyamızın fizikötesiyle kuşatıldığı bilinci ile belki de kutsalların müjdelerini ima eden, ‘şimdilik’ ayrılıkların ‘gelecek’te ebedî buluşmalara dönüşeceği inancını ihsas eden bir dil.
Hâsılı, yaşamış olduğumuz bu büyük felaketin olumsuzluklarını geleceğimize taşımamak ve istikbalimizin aydınlık ufuklarını karartmamak adına umutlarımızı büyütmeli ve çoğaltmalıyız. Bunun için de bu felaketin hâl diline dikkat kesilmeli, bundan dersler çıkarmalı ve dilimizi iyi niyetlerimize ve ümitvar beklentilerimize aracı kılmalıyız.
[Bu vesileyle depremde vefat edenlerimize rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar dilerim. Aziz milletimizin başı sağ olsun.]