Çocuk ve Deprem
Doç. Dr. İsa Kaya

İnsanlık tarihinin başlangıcından beri insanoğlu doğal afetlerle karşılaşmaktadır. Doğal afetlerin en sık görülerden biri de depremlerdir. Ülkemiz fay hatlarının yoğun olduğu bir coğrafyada bulunması nedeniyle tarihsel süreçte bir çok depreme maruz kalmıştır. Deprem fiziksel etkilerinin yanında insanlar üzerinde duygusal etkiler bırakır. Bu etkilerin en açık durumda olanlarda  çocuklardır.  Sadece depremi yaşayan çocuklar değil depremi haberlerden, sosyal medyadan ve yetişkinlerin ortaya koyduğu söylemler ve eylemlerden öğrenen çocuklarda depremden etkilenmektedir

Depremler insanlar üzerinde fiziki ve psikolojik yönlerden kalıcı hasarlar bırakabilmektedir. Çocukların kırılgan ve güçsüz yapıları depremden etkilenme oranlarını etkilemektedir ve depremin etkisini yetişkin bireylere göre daha uzun sürede atlatabilmektedirler. Çocuklar depremi anlayabilecek olgunlukta ve dil gelişimleri itibariyle depremin etkilerini ifade edebilecekleri gelişim düzeyine sahip olmadıklarından bunu  farklı şekillerde ortaya koyarlar. Depremin etkisini zamanla atlatamayan çocuklarda ilk aylarda Akut Stres Bozukluğu bir aydan sonra da Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayabilirler.

Genelde deprem çocukta korku, endişe, özgüven eksikliği okula gitmek istememe, davranışlarında değişiklikler, davranış gerilemesi, uygu problemleri oluşturabilir. Bunun dışında çocuk  farklı tepkiler gösterebilir. Bu tepkiler çocuğun yaşına göre değişkenlik gösterir. Depremin çocuğa etkileri çocuğun gelişim dönemlerine göre bebeklik döneminde,  okul öncesi dönemde ve okul döneminde şunlar olabilir.

Bebeklik dönemi: bu dönem çocuğun çevresinde olup bitenleri anlamlandırabildiği bir dönem olmadığından depremin etkilenme düzeyini  daha çok anne ile kurduğun bağın kalitesi  belirler. Bu dönemde çocuğun kazandığı en önemli duygu temel güven duygusudur. Çocuğun güven duygusunu yaşayabileceği bir bağlanma figürüne ihtiyacı vardır. Annenin bu dönemde depremin her türlü yıkıcı etkisine rağmen  çocuğu ile sağlıklı etkileşimini devam ettirmesi depremin çocuğun üzerindeki etkisini en aza indirecektir. Çünkü annenin duyguları çocuğun ruhsal yapısını ve güven duygusunu ciddi anlamda etkiler. Bu süreçte bebekler anne ile güvenli bir bağlanma gerçekleştiremezse kaygılı, stresli ve korkulu davranışlar geliştirebilirler.

Okul öncesi dönem: Bu dönem çocukların depremden hissettiklerini, yaşadıklarını ve duygularını  sözcüklerle tam olarak ifade edemedikleri bir dönemdir. 2-5 yaş arasındaki okul öncesi çocuklar deprem gibi bir durumla yüz yüze geldiklerinde kendilerini koruyamayacakları için kendilerini aciz ve güvensiz hissederler. Sözel ve kavramsal becerileri eksik olan birçok çocuk bu ani stresle baş etmek için etkin yardıma gereksinim duyar. Çocukların anne babalarının ve ailelerinin tepkileri de onları şiddetli bir biçimde etkiler. Terk edilmek okul öncesi çocuklar için en büyük endişe kaynağıdır ve bir oyuncağını, hayvanını veya bir aile üyesini kaybeden çocuk ekstra teselliye ihtiyaç duyar.  Bu dönem çocuklarda ortaya çıkan en önemli davranışlar kaygı ve üzgün görünmedir. Yine  bu çocuklar anne babaya aşırı bağlanma, hiperaktif davranışlar sergileme, gece korkuları,  yüksek seslerden korkma ve ani tepkiler verme, uygu problemleri, parmak emme, altını ıslatma, gece kabusları görme, sahip olduğu özbakım ve sosyal becerilerinde geriye gidişler ve yetersizlikler gösterme ve somatik belirtiler gösterebilirler.

Okul dönemi: Bebeklik ve okul öncesi döneme göre çocuğun depremi daha iyi anlayabileceği bir dönemdir. Özellikle bu dönemde depremi anlatırken çok dikkatli olmak gerekir. Çocuğun seviyesine göre anlayabileceği kadar bilgi verilmeli kesinlikle depremin oluşumunu çocukların yaptıkları yaramazlıklara, anne baba sözü dinlememeye, ve Allah’ın kullarını cezalandırma yöntemi gibi olumsuz, çocukta travma oluşturacak, çocuğun inanç dünyasını zedeleyecek söylemlerden kaçınılmalıdır. Bu çağda depremin etkileri ev ve okul eksenli görülmektedir. Evde ve okulda dikkatini toplayamama, okula gitmede isteksizlik, öfke saldırganlık, mide bulantısı, baş dönmesi, strese bağlı davranışlar, uyku problemleri ve çevresine karşı güven kaybıdır.

Çocuk hangi dönem içinde bulunursa bulunsun depremin ortaya çıkardığı olumsuzluklardan en az etkilenmesi için çocuğun içinde bulundu çevrenin ve bireylerin sorumlulukları vardır. Çocuğun mikro çevresinde en yakınındaki kişiler anne babasına bu anlamda daha fazla görevler düşmektedir. Ebeveynler daha deprem oluşmadan önce vereceği eğitimle çocukları bu sürece hazırlamalıdır. Hazırlık sürecinde çocuğun yaşına uygun depremin nasıl oluştuğunu ve deprem anında neler yapılabileceğini ilişkin çeşitli görsellerle ve konuda yazılmış hikaye kitapları okunarak eğitim verilmelidir. Aile de başlanılan eğitimin eğitim kurumlarında desteklenmesiyle muhtemel bir depreme çocuklar daha hazırlıklı olacaktır. Tabiki bütün bunlar önlemsel tedbirlerdir. Deprem anında çocuklar için sağlıklı bir kriz yönetimi ortaya koymak gerekir. Kriz yönetiminin ilk basamağını depremin en sıcak olduğu ve çocuğun yoğun bir şekilde yardıma ihtiyaç duyduğu andır. Çocukların anne babalarına en kısa sürede ulaştırılması, çocukları temel ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması, çocuğun kaos ve karmaşa ortamında oluşabilecek ihmal, istismar ve çocuk kaçırma durumlarına karşı korunması çocuğun ruh sağlığı açısından alınacak en önemli tedbirlerdir. Çocuğun beslenme ve güvenlik gibi temel ihtiyaçları karşılandıktan sonra depremden sonra ortaya çıkacak travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinin iyileştirilmesine yönelik önlemler alınmalıdır. İyileştirme sürecinde verilecek psiko sosyal desteğin  çocuğa bakım sağlayan ve depreme maruz kalan ebeveyni de kapsamalıdır. Bu dönemde çocuğun yaşına uygun faaliyetler ve oyunlarla desteklenerek yalnız bırakılmamalıdır. Özellikle okul öncesi dönemde oyunun iyileştirici gücünden istifade edilmelidir. Çocukların normal hayata dönmesi uzun zaman alabilir. Bu süreçte çocuğa duygusal destek sağlamak önemlidir. Duygusal destek çocuğun söylediklerini dinlemek ve duygularını onaylamaktır. Bu süreçte çocuğun duygularını kabul etme  ve onlar için orada olduğunuzu bilmelerini sağlamak çocuğa güven verecektir. Duygusal destek sağlamanın bir başka yolu da çocuğa güvenli bir alan yaratmaktır. Bu, sakin bir oda veya sessiz bir köşe gibi, yargılanmadan veya bunalmış hissetmeden duygularını işlemek için biraz zaman ayırabilecekleri rahat bir ortam sağlayarak yapılabilir. Çocuğun yaşını ve anlama düzeyini dikkate alan, gelişimsel olarak uygun bir şekilde olay hakkında konuşmak da çocukları rahatlatabilir. Onlara bir depremden sonra korkmanın veya üzülmenin normal olduğu ve bu duyguların eninde sonunda geçeceği konusunda güvence verilebilir. Çocuğun depremin dışında farklı etkinliklerle, oyunlarla sosyal ve sanatsal çalışmalarla zaman geçirmesini sağlamak kendilerini sağlıklı bir şekilde ifade etmelerine yardımcı olurken, zihinlerini travmatik olaydan uzaklaştırmaya yardımcı olabilir.

Yetişkinlerin en büyük sorumluluğu deprem zamanlarında izlediklerine, eylemlerine, söylediklerine dikkat etmesidir. Çocuklar yetişkinlerin davranışlarını gözlemler ve model alırlar. Çoğu zaman yetişkinlerin duygularına ve davranışlarına benzer davranışlar ortaya koyarlar.  Ekran başında deprem haberlerini izlerken insan olarak etkilenmemiz gayet normaldir ancak böyle bir durumda ortaya koyacağımız davranışları izleyen bir çocuğun olduğunu unutulmamalıdır. Yetişkinin sağlıksız davranışlar gösterdiği bir ortamda çocuklardan sağlıklı davranışlar ortaya koyması anlamlı bir beklenti değildir. Yine yetişkinlerin çaresiz, yılmış davranışlar ortaya koymaları çocukların özellikle ebeveyne olan güvenini zedeleyebilir. Ebeveynler gösterdiği davranışlarla çocuklara güvende oldukları mesajını vermelidir. Çocuklarda öfke patlaması, içe kapanma gibi davranışlar görülmesi durumunda mutlaka psikolojik destek alınmalıdır.

                                                                                                                                                  

 

 

 

Bize Sorun

Üniversitemiz hakkında merak ettiğiniz veya bilgi almak istediğiniz konuları “BİZE SORUN” aracılığı ile yazılı ortamda öğrenebilirsiniz. Yapmanız gereken sadece formu doldurup göndermek.

S.S.S

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılında kuruldu. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı, Sinan Ağa bin Abdurrahman Vakfı, Nurbanu Valide Sultan Vakfı, Hatice Sultan Vakfı, Abdullahoğlu Hacı Abdülaziz Ağa Vakfı olmak üzere 5 kurucu vakfın gelirleri ile eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürüyor.

Üniversiteyle ilgili tüm soruların yanıtlarına 0212 521 81 00’dan ya da fsm@fsm.edu.tr adresine e-posta gönderilerek ulaşılabilir. Ayrıca sosyal medya hesaplarından da tüm sorular yanıtlanıyor.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde eğitim dili Türkçedir. İslâmi İlimler Fakültesi’nde eğitim dili Arapça, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Psikoloji Bölümünde ise %30 İngilizcedir.

Eğitim ücretlerindeki artış Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi’ne (ÜFE) göre belirlenmektedir.

Öğrencilerin derslerin tamamına devam etmesi esastır. Teorik derslere %70, uygulamalı ve laboratuvar derslerine %80 devam etmek zorunludur.

Üniversitede çift anadal programı mevcuttur. Öğrenciler çift anadal programına, eğitim gördükleri anadal lisans programında en erken üçüncü yarıyılın başında, en geç ise beşinci yarıyılın başında; anadal ön lisans programında en erken ikinci yarıyılın başında, en geç ise üçüncü yarıyılın başında başvurabilir. Öğrencinin çift anadal programına başvuru yapabilmesi için anadal programında aldığı tüm dersleri başarıyla tamamlamış olması, başvurusu sırasındaki genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 3.00 olması, anadal programının ilgili sınıfında başarı sıralaması itibarı ile en üst %20 içerisinde bulunması ve başvurulan programın varsa özel koşullarını (yabancı dil yeterliliği, başarı sıralaması koşulu gibi) sağlaması gerekmektedir. Çift anadal programına kabul edilen öğrencilerden ayrıca bir ücret alınmaz. Ancak anadal programından mezun olduktan 2 yıl sonra ÇAP programındaki öğrenimini tamamlayamayan öğrencilerden ÇAP programının kalan öğretim süresinin ücreti alınır.

Üniversitede güz ve bahar yarıyıllarına ilave olarak yaz okulu açılabilir. Yaz okulu süresi kayıt ve sınav dönemleri hariç 7 haftadır. Yaz okulunda açılacak derslere kayıt yaptırmak, öğrencinin isteğine bağlı olup zorunlu değildir. Yaz okulu ücretleri, alınacak olan dersin AKTS değeri ile birim AKTS ücretinin çarpımı ile belirlenmektedir.

Üniversitemizde öğrenciler, kurum içi yatay geçiş ile bölüm değiştirebilmektedir. Kurum içi yatay geçiş iki şekilde yapılmaktadır. 1. Merkezi Yerleştirme Puanı ile: Başarı koşullarına ve program eşdeğerliliğine bakılmaksızın, öğrencinin üniversitemize kayıt yaptırdığı yıl aldığı puanlara göre yapılan değerlendirmedir. Kayıt olduğu yıl alınan merkezi yerleştirme puanları, yatay geçiş yapmak istenilen programın o yıl oluşan taban puan türüne eşit ya da yüksek olmalıdır. Taban puanı yeterli olan her programa yatay geçiş için başvuru yapmak mümkündür. 2. Ağırlıklı Genel Not Ortalaması İle: Öğrenciler, kayıtlı oldukları bölümlerin eşdeğeri olan bölümlere kurum içi yatay geçiş için başvurabilirler. Kurum içi yatay geçiş için öğrencilerin, kayıtlı olduğu programda aldıkları tüm derslerden başarılı olmaları ve bitirmiş olduğu dönemlere ait genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 2.00 olması şarttır. Ön lisans diploma programlarının ilk yarıyılı ile son yarıyılına, lisans diploma programlarının ilk iki yarıyılı ile son iki yarıyılına yatay geçiş yapılamaz. Kurum içi yatay geçiş yapan öğrenci mevcut bursundan yararlanamaz. Ancak kurum içi yatay geçiş yapan öğrencilerin, ilgili puan türündeki taban puanı, başvuru yaptığı programın Üniversiteye Giriş Bursu dilimlerinden herhangi birine yeterli gelmesi halinde, ilgili burs diliminden faydalanır.

Öğrencilerin, akademik ve idari personelin eğitim ve araştırma ihtiyacını karşılamak amacıyla üniversitede 6 kütüphane mevcuttur. Merkez kütüphane Türk Hava Yolları Kütüphanesi adıyla Topkapı Yerleşkesi’nde yer alıyor. Tüm yerleşkelerdeki tam donanımlı kütüphanelerde farklı dillerde toplam 90 bin kitap, 245 bin elektronik kitap, yüzlerce dergi, veri tabanı, günlük gazete ve film arşivi kullanıcılara sunuluyor. Kütüphanelerde ağırlıklı olarak Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca yayınlar mevcut. Kullanıcıların bilgi ihtiyaçlarını mümkün olan en kısa sürede ve en üst düzeyde karşılamak, eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma-geliştirme faaliyetlerinin alt yapısını oluşturmak amacıyla kütüphanelere satın alma ve bağış yoluyla eserler kazandırılıyor. Üniversite bünyesinde koleksiyon eserler de bulunuyor. Kaynaklar açık raf sistemiyle kullanıma sunuluyor. Kaynakların ödünç verilmesi, kitap siparişi gibi hizmetler profesyonel bir kadro tarafından yönetiliyor. Kütüphaneler sınav dönemlerinde 7/24 hizmet veriyor.

Öğrenciler bilgisayar laboratuvarları ve kütüphanelerdeki bilgisayarlar aracılığıyla internetten yararlanıyor. Ayrıca tüm yerleşkelerdeki kablosuz ağ bağlantısıyla da her yerden internete erişim sağlanıyor. Öğrencilerin baskı ihtiyaçlarını karşılayacak fotokopi merkezleri de yerleşkelerde hizmet veriyor.

45 öğrenci kulübü var. Kültür, sanat, spor, bilim alanlarında faaliyet gösteren kulüplerde sempozyumlar, konferanslar düzenleniyor, sosyal sorumluluk projeleri geliştiriliyor, ilgi alanlarına yönelik kurslar açılıyor.

Üniversiteye bağlı öğrenci yurdu bulunmuyor. Üniversiteye şehir dışından gelen öğrencilere tanıtım günlerinde, üniversiteye yerleşen öğrencilere kayıt döneminde yurtlarla ilgili bilgilendirme yapılıyor ve öğrenciler kurumsal yapıya uygun yurtlara yönlendiriliyor.

Tüm yerleşkelerde yemekhane ve kantin mevcuttur. Yemekler temizlik ve hijyen kuralları gözetilerek gıda mühendisinin ve sağlık personelinin gözetiminde usta aşçılar tarafından pişiriliyor. Öğrenciler ücret karşılığında yemekhane ve kantinden yararlanabiliyor.

Üniversitemiz uluslararası denkliğe sahiptir. Tüm mezun öğrencilere aldıkları derslerin ve notlarının Avrupa Eğitim Sistemindeki karşılığını gösterir nitelikte Diploma Eki düzenlenmektedir.

Değişim programı süresi içinde öğrencinin üniversitedeki kaydı devam eder ve bu süre öğretim süresinden sayılır. Öğrencinin değişim programında aldığı derslerin intibakları, kayıtlı olduğu birimin yönetim kurulu kararı ile yapılır.

Uluslararası öğrencilerin kabulü, ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılır. Hangi programlara yurt dışından öğrenci kabul edileceği, bunların kontenjanları, başvuru tarihleri ve ödeyecekleri ücretler Senato kararı ve Mütevelli Heyet onayı ile belirlenir. Detaylara iro.fsm.edu.tr/ adresinden ulaşılabilir.