Klasik Sanatlarda Siyer Değerlendirildi

20 Mart 2019

Meridyen Derneği ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi öncülüğünde, farklı üniversitelerin katkılarıyla hayata geçirilen Sîreti Sûrette Görmek Çalıştayı, Hz. Peygamber’i anlama ve anlatma noktasında sanatın işlevlerini ve imkânlarını tartışmayı sürdürüyor. Beş dizi olarak planlanan çalıştayın dördüncüsünde klasik sanatların siyeri ele alış biçimlerine odaklanıldı.

Meridyen Derneği, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İs­tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi iş birliğiyle düzenlenen Sîreti Sûrette Görmek Çalıştayı’nın dördüncüsü hat, minyatür ve mu­siki sanatlarının Hz. Peygamber’i anlatma biçimlerini ele aldı.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde gerçekleştirilen Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Fatih Andı,  Hz. Peygamber’in rızasını, Allah’ın ecir ve sevabını celbedecek bir çalışma olması niyetiyle çalıştay serisini başlattıklarını, çalıştayın Hz. Peygamber’i estetik bağlamda anlatabilme hassasiyetine katkı sunmasını dilediklerini ifade etti. Birinci ve ikinci çalıştayda sunulan bildiri ve müzakerelerin kitaplaştırıldığını hatırlatan Prof. Dr. Andı, üçüncü ve dördüncü çalıştayın da kitap olarak yayınlanacağının altını çizdi.

Üç oturum halinde düzenlenen, her oturumda sunulan bildirilerin müzakereciler tarafından tartışmaya açıldığı çalıştayın ilk oturumunda hat sanatı mercek altına alındı. Prof. Dr. Burhanettin Tatar, Öğr. Gör. Efdalüddin Kılıç, Dr. Öğr. Üyesi Savaş Çevik ve Doç. Dr. Hilal Kazan’ın bildiri sunduğu oturumun müzakereci koltuğunda Prof. Dr. Aziz Doğanay yer aldı.

Hz. Peygamber’in fiziksel ve kişisel özelliklerini anlatan, onun soyut portresi olarak tanımlanan hilye-i şerîfelerin ortaya koyduğu peygamber algısı ile Hristiyan kültüründeki somut Hz. İsa tasvirlerini ve peygamber algısını karşılaştıran Dr. Öğr. Üyesi Savaş Çevik, Pagan kültürü üzerine inşa edilen Hristiyanlığın benimsediği somut sanat anlayışının birbirinden farklı Hz. İsa portreleri ortaya çıkardığını, bunun da resme bakan zihne sanatçının kutsalını yerleştirmek gibi bir problem doğurduğunu söyledi. Öte yanda portre geleneği olmayan İslâm sanatında kelimelerden müteşekkil hilye-i şerîfelerin her Müslüman’ın zihninde kendi Peygamber’ini canlandırması açısından önemli gördüğünün altını çizdi.

“Hat sanatı insanı dönüştürür”

“Dönüşüme Aracılık Etmesi Bağlamında Yazı Sanatı” başlıklı bildirisinde hat sanatının insanın dönüşümünde büyük payı olduğunu vurgulayan Öğr. Gör. Efdalüddin Kılıç, hat eğitimi sürecinde insanın tıpkı tasavvufi bir yolculuktaymış gibi dönüştüğünü, Hz. Peygamber’in dönüştürücü etkisinin sanatçının anlam dünyasını zenginleştirdiğini dile getirdi.

Hz. Peygamber’in fiziksel ve kişisel özelliklerini ortaya koyan hilye-i şerîfelerin geleneksel biçimlerinin, (Hulefâ-i Râşidin, Besmelenin yazılmaması, metnin yerinin değiştirilmesi, dağınık bir görüntü olması gibi) modern sanatçılar eliyle değiştirildiğini savunan ve bu duruma eleştiri yönelten Doç. Dr. Hilal Kazan, bu değişimin kaynağının kutsalın algılanmasıyla ilgili olduğu söyledi. Aykırılık, kural tanımazlık altında yapılan modern tasarımların kutsalın sıradanlaştırılmasına zemin sunduğunu ifade eden Kazan, mukaddes sanatlarla ilgilenen herkesin kutsal kavramını özümsemiş olması ve yapmak istedikleri devrim ve modernlik için kendilerine din dışı farklı metinler seçmesi gerektiğini ifade etti.  

İki âlem arasında melek figürü

Minyatürün tartışıldığı ikinci oturumda Doç. Dr. Nicole Kançal Ferrari, Miraç hadisesini anlatan minyatürlerdeki melek figürleri ve onların en çarpıcı unsurları olan kanatları hakkında konuştu. Meleklerin fiziki özelliklerine dair birkaç surede geçen kanat ve pençe ya da el ifadelerinin ressamlar tarafında resmin ana unsurları olarak kullanıldığını, inci ve zümrüt ile süslenen devasa kanatların meleklerin iki âlem arasında aktif bir araç olma görevini vurguladığını söyleyen Kançal, “Meleklerin kanatları birçok resimde resim dışına çıkmaktadır. Meleklerin görselleştirilmesi aşkın hakikat ile cisimlenmiş dünya arasında buluşmayı ifade etmekle beraber, resimden taşan, metne veya kenara gelen kanatlar bunu daha da belirgin kılmaktadır. Nakkaş, mutlak sonsuz ve görünmeyen olanla, dünyaya kayıtlı olan arasındaki uçurumu, yarığı diğer bir adıyla dehlizi ifade ediyor. Bu yarığı ya da dehlizi resmin alanından hem ayrı tutuyor hem de birleştiriyor.” değerlendirmesinde bulundu.

13 ve 16. asırlar arasında yapılmış Hz. Peygamber tasvirleri üzerinden çeşitli figürlerin teknik özelliklerini ve metin ilişkilerini gerçekçilik anlayışıyla mercek altına alan Öğr. Gör. Betül Bilgin, İslâm resminde birebir benzetme hususiyeti olmadığından Hz. Peygamber minyatürlerinin gerçekle bağlantısı olmadığını ve anlatılan tipine uygun bir tasvir niteliği taşımadığını belirterek, minyatürlerde esas olanın metindeki temayı canlandırmak olduğunu söyledi. Hz. Peygamberin bilinen en erken tasvirinin bulunduğu Varka ile Gülşah hikâyesinden başlayarak, Miraçname, Silsilename, Ahval-i Kıyamet ve Siyer-i Nebi metinlerindeki Hz. Muhammed tasvirlerini gösteren Bilgin, Bizans yazmalarında da görünen hale figürünün benzerlerinin Hz. Muhammed üzerinde oval, alev, perde gibi çeşitli biçimlerde kullanılmasının, sanatçının farklı inanışlardan etkilenmesinin bir sonucu olduğunu aktardı.

“14. yüzyıla kadar Hz. Muhammed’in tasviri yapılıyordu”

Varka ile Gülşah’tan başlayarak Hz. Peygamber tasvirlerinde kutsalın ifade biçimlerini ele alan Prof. Dr. Bahattin Yaman, minyatürlerdeki hale formunun sadece kutsal üzerinde değil, tüm figürlerde kullanıldığını belirtti. 14. yüzyıla kadar Hz. Muhammed’in tasvirinin yapıldığını, 16. yüzyılda ise Peygamberimizin yüzüne perde figürü getirildiğini, bazı minyatürlerde baş kısmının çizilmeden resmedildiğini hatta vücudunun bütünüyle hale ile gösterildiği minyatürler olduğunu söyleyen Yaman, tasvire getirilen bu sınırın resim yasağı endişesiyle değil, Hz. Peygambere hürmet nedeniyle olduğu kanaatini dile getirdi. 18. yüzyıldan itibaren tasvire olumsuz bakış getirilmesinde fetvaların etkili olduğunu belirten Yaman, günümüzde Hz. Peygamber’in sembol ya da sesle temsiline kesin bir yasak koyulduğunu, onun görüntüsünün olmayacağı fikrinin kesin kabul olarak yerleştiğinin altını çizdi.

Minyatürlerdeki Hz. Peygamber kisvesini renkler üzerinden değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Şehnaz Biçer, Hz. Muhammed’in Miraçname’deki kutsal yolculuğu esnasında lacivert renkli kisve ile resmedildiğini, beyaz sarığını çevreleyen altın bulutumsu halesi ile diğer meleklerden daha büyük çizilmemesine rağmen seçilmiş olan lacivert renk nedeniyle dikkat çektiğini belirterek, lacivertin sonraki yüzyıllarda beyaz ve yeşile evrildiğini, yeşil rengin Kur’an-ı Kerim ve hadislerde geçen cennet tasviriyle bağlantılı olduğunu kaydetti.

“Peygamberimize olan muhabbet dini musikiyi çeşitlendirdi”

Çalıştayın musiki temalı son oturumunda konuşan Prof. Dr. Ahmet Hakkı Türabi, Türklerin Hz. Muhammed’e olan muhabbetleri ve musikiye olan aşinalıkları sayesinde dini Türk musikisi içinde Peygamberimiz ile ilgili birçok formun ortaya çıktığını, bunlar arasında yer alan sala, mahfel sürmesi, Cuma namazında okunan gülbank, terviye, teravih tertibi esnasındaki salatlar, mevlidi şerif, Muhammediye, nefes, mersiye, Miraciye, naat, ilahi, kaside, şuğul, Salât-ı Kemâliyye gibi formların, Müslümanların dinleri üzerinde devam etmelerini ve birbirlerinden kopmamalarını sağladığını dile getirdi. Türabi, Peygamberimizin doğumu, doğum esnasındaki harikuladelikler, mucizeleri, ahlakı, miracı, hicreti ve hayatının çeşitli safhalarını konu eden eserlerin onu hem camide hem de normal hayatın içinde her an zikreder durumda olmayı sağladığını söyledi.

Dini Türk musikisinde Hz. Muhammed’i anlatan onlarca form olduğunu, bunun, ona olan muhabbetin bolluğuna işaret ettiğini söyleyen Dr. Savaş Ş. Barkçin ise musikiyi kendinden geçme anlamına gelen cezbe sözüyle tanımlayarak, musikiyi Allah’ın bir nimeti olarak gördüğünü dile getirdi. Kulluk görevini meşk olarak gören, musikinin de kulluk meşkinin bir alanı olduğunu söyleyen Barkçin, “Allah’a ve Hz. Peygambere muhabbetle bağlanma olmaksızın kulluk meşki olamaz. Kulluk bir meşktir. Meşk neyle yapılıyor. Üstat vardır, kâmil bir zat vardır. O sana meşk eder. Bilgiyi ve nağmeler üzerinden sana bir ruh aktarır. Müzik de kulluk meşkinin bir alanıdır. Ona salât-u selâm okunması Allah’a yeniden bağlanmamızın tasdik edilmesidir. Ama bugün hâlâ müziğin haram olup olmadığı tartışılıyor.” ifadelerini kullandı.

Sîreti Sûrette Görmek Çalıştayı, Prof. Dr. M. Fatih Andı ve Meridyen Derneği Akademik Çalışmalar Direktörü Fatma Ekinci’nin kapanış değerlendirmelerinin ardından sona erdi.

Bize Sorun

Üniversitemiz hakkında merak ettiğiniz veya bilgi almak istediğiniz konuları “BİZE SORUN” aracılığı ile yazılı ortamda öğrenebilirsiniz. Yapmanız gereken sadece formu doldurup göndermek.

S.S.S

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılında kuruldu. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı, Sinan Ağa bin Abdurrahman Vakfı, Nurbanu Valide Sultan Vakfı, Hatice Sultan Vakfı, Abdullahoğlu Hacı Abdülaziz Ağa Vakfı olmak üzere 5 kurucu vakfın gelirleri ile eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürüyor.

Üniversiteyle ilgili tüm soruların yanıtlarına 0212 521 81 00’dan ya da fsm@fsm.edu.tr adresine e-posta gönderilerek ulaşılabilir. Ayrıca sosyal medya hesaplarından da tüm sorular yanıtlanıyor.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde eğitim dili Türkçedir. İslâmi İlimler Fakültesi’nde eğitim dili Arapça, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Psikoloji Bölümünde ise %30 İngilizcedir.

Eğitim ücretlerindeki artış Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi’ne (ÜFE) göre belirlenmektedir.

Öğrencilerin derslerin tamamına devam etmesi esastır. Teorik derslere %70, uygulamalı ve laboratuvar derslerine %80 devam etmek zorunludur.

Üniversitede çift anadal programı mevcuttur. Öğrenciler çift anadal programına, eğitim gördükleri anadal lisans programında en erken üçüncü yarıyılın başında, en geç ise beşinci yarıyılın başında; anadal ön lisans programında en erken ikinci yarıyılın başında, en geç ise üçüncü yarıyılın başında başvurabilir. Öğrencinin çift anadal programına başvuru yapabilmesi için anadal programında aldığı tüm dersleri başarıyla tamamlamış olması, başvurusu sırasındaki genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 3.00 olması, anadal programının ilgili sınıfında başarı sıralaması itibarı ile en üst %20 içerisinde bulunması ve başvurulan programın varsa özel koşullarını (yabancı dil yeterliliği, başarı sıralaması koşulu gibi) sağlaması gerekmektedir. Çift anadal programına kabul edilen öğrencilerden ayrıca bir ücret alınmaz. Ancak anadal programından mezun olduktan 2 yıl sonra ÇAP programındaki öğrenimini tamamlayamayan öğrencilerden ÇAP programının kalan öğretim süresinin ücreti alınır.

Üniversitede güz ve bahar yarıyıllarına ilave olarak yaz okulu açılabilir. Yaz okulu süresi kayıt ve sınav dönemleri hariç 7 haftadır. Yaz okulunda açılacak derslere kayıt yaptırmak, öğrencinin isteğine bağlı olup zorunlu değildir. Yaz okulu ücretleri, alınacak olan dersin AKTS değeri ile birim AKTS ücretinin çarpımı ile belirlenmektedir.

Üniversitemizde öğrenciler, kurum içi yatay geçiş ile bölüm değiştirebilmektedir. Kurum içi yatay geçiş iki şekilde yapılmaktadır. 1. Merkezi Yerleştirme Puanı ile: Başarı koşullarına ve program eşdeğerliliğine bakılmaksızın, öğrencinin üniversitemize kayıt yaptırdığı yıl aldığı puanlara göre yapılan değerlendirmedir. Kayıt olduğu yıl alınan merkezi yerleştirme puanları, yatay geçiş yapmak istenilen programın o yıl oluşan taban puan türüne eşit ya da yüksek olmalıdır. Taban puanı yeterli olan her programa yatay geçiş için başvuru yapmak mümkündür. 2. Ağırlıklı Genel Not Ortalaması İle: Öğrenciler, kayıtlı oldukları bölümlerin eşdeğeri olan bölümlere kurum içi yatay geçiş için başvurabilirler. Kurum içi yatay geçiş için öğrencilerin, kayıtlı olduğu programda aldıkları tüm derslerden başarılı olmaları ve bitirmiş olduğu dönemlere ait genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 2.00 olması şarttır. Ön lisans diploma programlarının ilk yarıyılı ile son yarıyılına, lisans diploma programlarının ilk iki yarıyılı ile son iki yarıyılına yatay geçiş yapılamaz. Kurum içi yatay geçiş yapan öğrenci mevcut bursundan yararlanamaz. Ancak kurum içi yatay geçiş yapan öğrencilerin, ilgili puan türündeki taban puanı, başvuru yaptığı programın Üniversiteye Giriş Bursu dilimlerinden herhangi birine yeterli gelmesi halinde, ilgili burs diliminden faydalanır.

Öğrencilerin, akademik ve idari personelin eğitim ve araştırma ihtiyacını karşılamak amacıyla üniversitede 6 kütüphane mevcuttur. Merkez kütüphane Türk Hava Yolları Kütüphanesi adıyla Topkapı Yerleşkesi’nde yer alıyor. Tüm yerleşkelerdeki tam donanımlı kütüphanelerde farklı dillerde toplam 90 bin kitap, 245 bin elektronik kitap, yüzlerce dergi, veri tabanı, günlük gazete ve film arşivi kullanıcılara sunuluyor. Kütüphanelerde ağırlıklı olarak Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca yayınlar mevcut. Kullanıcıların bilgi ihtiyaçlarını mümkün olan en kısa sürede ve en üst düzeyde karşılamak, eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma-geliştirme faaliyetlerinin alt yapısını oluşturmak amacıyla kütüphanelere satın alma ve bağış yoluyla eserler kazandırılıyor. Üniversite bünyesinde koleksiyon eserler de bulunuyor. Kaynaklar açık raf sistemiyle kullanıma sunuluyor. Kaynakların ödünç verilmesi, kitap siparişi gibi hizmetler profesyonel bir kadro tarafından yönetiliyor. Kütüphaneler sınav dönemlerinde 7/24 hizmet veriyor.

Öğrenciler bilgisayar laboratuvarları ve kütüphanelerdeki bilgisayarlar aracılığıyla internetten yararlanıyor. Ayrıca tüm yerleşkelerdeki kablosuz ağ bağlantısıyla da her yerden internete erişim sağlanıyor. Öğrencilerin baskı ihtiyaçlarını karşılayacak fotokopi merkezleri de yerleşkelerde hizmet veriyor.

45 öğrenci kulübü var. Kültür, sanat, spor, bilim alanlarında faaliyet gösteren kulüplerde sempozyumlar, konferanslar düzenleniyor, sosyal sorumluluk projeleri geliştiriliyor, ilgi alanlarına yönelik kurslar açılıyor.

Üniversiteye bağlı öğrenci yurdu bulunmuyor. Üniversiteye şehir dışından gelen öğrencilere tanıtım günlerinde, üniversiteye yerleşen öğrencilere kayıt döneminde yurtlarla ilgili bilgilendirme yapılıyor ve öğrenciler kurumsal yapıya uygun yurtlara yönlendiriliyor.

Tüm yerleşkelerde yemekhane ve kantin mevcuttur. Yemekler temizlik ve hijyen kuralları gözetilerek gıda mühendisinin ve sağlık personelinin gözetiminde usta aşçılar tarafından pişiriliyor. Öğrenciler ücret karşılığında yemekhane ve kantinden yararlanabiliyor.

Üniversitemiz uluslararası denkliğe sahiptir. Tüm mezun öğrencilere aldıkları derslerin ve notlarının Avrupa Eğitim Sistemindeki karşılığını gösterir nitelikte Diploma Eki düzenlenmektedir.

Değişim programı süresi içinde öğrencinin üniversitedeki kaydı devam eder ve bu süre öğretim süresinden sayılır. Öğrencinin değişim programında aldığı derslerin intibakları, kayıtlı olduğu birimin yönetim kurulu kararı ile yapılır.

Uluslararası öğrencilerin kabulü, ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılır. Hangi programlara yurt dışından öğrenci kabul edileceği, bunların kontenjanları, başvuru tarihleri ve ödeyecekleri ücretler Senato kararı ve Mütevelli Heyet onayı ile belirlenir. Detaylara iro.fsm.edu.tr/ adresinden ulaşılabilir.