1 Ekim 2015
Hukuk Fakültesi tarafından Topkapı Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen “Temsilde Adalet, Yönetimde İstikrar” panelinde temsilde adalet yönetimde istikrar ikilemi, seçim sistemleri ve seçim barajları konuşuldu.
Panelin açılışında konuşan Hukuk Fakültesi Dekanı Doç. Dr. Naim Demirel, paneli düzenlemelerinin sebebini 7 Haziran seçiminden sonra Türkiye’nin gündemine yerleşen “istikrarlı bir yönetim” tartışmalarına katkı sağlamak olarak açıkladı.
Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman, adaletin her şeyin çivisi olduğunu ifade ettiği konuşmasında çivinin yerinden oynamasıyla nizamın ortadan kalkacağını, ancak kul hakkının adaletin çıkış noktasına konulduğunda daha adaletli bir yönetimin uygulanacağını vurguladı.
“İki ilkeyi aynı anda sağlamak çok zor”
İlk panelist Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nihat Bulut, toplumun farklı kesimlerinin yönetimde hak alması olarak açıkladığı temsilde adalet ilkesinin vazgeçilemez olduğunu, ancak güçlü bir hükümet ortaya çıkarma olasılığını azalttığını ifade etti. Sistem, güçlü bir iktidar üzerine kurulduysa bu kez de temsilde adalet ilkesi zarar görecektir, diyen Bulut; hangi ilkeye ağırlık verileceği meselesinin çeşitli seçim sistemlerini doğurduğunu söyledi. Bu bağlamda Türkiye’de uygulanan seçim sistemlerini ve sonuçlarını değerlendiren Bulut, 90’lı yıllarda iki ilkenin de tam olarak sağlanamadığını aktardı. Bulut, iki ilkenin bağdaştırılmasına yönelik 1995 yılında anayasaya eklenen bir düzenleme olsa da karşıt ilkeleri bağdaştırmanın çok zor olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin seçim sistemi bundan sonra istikrar bağlamında değerlendirilecektir diyen Bulut, seçim sistemi için önerilerini şöyle sıraladı: “Seçim barajı %5’e düşürülebilir, yönetimde istikrar sorununun olmaması için bir miktar çevre barajı getirilebilir ve Türkiye milletvekilliğine geçilebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Seçim sistemlerinin neyi amaçladığı ve nasıl sonuçlar ortaya çıkardığı üzerine konuşan Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Göksel Aşan, farklı seçim yöntemlerinin aynı konu üzerinde farklı sonuçlara neden olduğunu örneklerle anlattı. Aşan, hiçbir seçim sistemi tüm normların tamamını sağlayamaz bu nedenle temsilde adalet, yönetimde istikrar ilkelerinin aynı anda sağlanamadığı durumlarda temsil edeceklerle yöneteceklerin ayrı ayrı seçilmesi gerekir, diye konuştu.
Uluslararası Kültürel Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. İlhan Kaya, karşılaştırmalı hukuktaki örnekleriyle seçim barajını yorumladığı konuşmasında, dünyadaki tüm seçim sistemlerinde barajların olduğunu; Türkiye’deki seçim barajının 1981’deki anayasa değişikliğinden sonra getirildiğini belirtti. Seçim barajının güçlü bir iktidar, siyasi istikrar ve istenmeyen grupların meclis dışında kalması için uygulandığını söyleyen Kaya, %10 ile en yüksek seçim barajının Türkiye’de olduğunu ifade etti. Seçim barajını yönetimde istikrar sağlamanın yolu olarak görmenin sorunlu bir yaklaşım olduğunun altını çizen Kaya, temsilde adaletin en az yönetimde istikrar kadar önemli olduğunu vurguladı.
Panelinin ikinci oturumunda İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Özcan, Türk siyasi partiler rejiminin temsilde adalet yönetimde istikrar yönünden değerlendirmesini yaparak başka devletlerin seçim sistemlerini yorumladı. Başkanlık sitemi üzerinde duran Özcan, bu sistemin istikrarı sağladığını ve başkanlığı en iyi uygulayan ülkenin ABD olduğunu belirtti.
Panelin son konuşmacısı Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kaya Akyıldız farklı bir açıdan, politik sosyoloji perspektifinden iki ilkeyi değerlendirdi. Önce politik sosyolojinin ve devletin tanımını farklı düşünürlerin fikirleriyle açıklayan Akyıldız, temsil mekanizmasının Antik Yunan’dan Roma’ya, feodal yapılardan mutlakiyetçi ve ulus devletlere nasıl evrildiği üzerinde durdu.