Sîreti Sûrette Görmek Çalıştayı-II

11 Nisan 2018

Edebiyattan sinemaya, klasik sanatlardan musikiye çeşitli sahalarda siyerin ele alınış biçimlerini ele almak için yola çıkan “Sîreti Sûrette Görmek” çalıştayının ikincisinde modern şiirde Hz. Peygamber’i anlatmanın imkânları ele alındı.

Çalıştayda, Prof. Dr. M. Fatih Andı, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Murat Özel, Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu, Arif Ay, Prof. Dr. Mehmet Narlı, Doç. Dr. Turgay Anar, Ali Günvar, Dr. Celal Fedai, Prof. Dr. Şaban Sağlık, Doç. Dr. İbrahim Tüzer, Ali Ural bildiri sunarken; Yrd. Doç. Dr. Zeynep K. Şerefoğlu Danış, Prof. Dr. Hasan Akay, Ali Ayçil de müzakereleriyle yer aldı. 

Meridyen Derneği, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi iş birliği ile “Kurmaca Dünyada Hz. Peygamber'i Yazmak” başlığıyla Kasım 2017’de düzenlenmeye başlanan çalıştay dizisi; Hz. Peygamber’in sanat ve edebiyat formlarıyla anlatımı meselesini kapsamlı bir şekilde ve disiplinlerarası bir perspektifle tartışmaya açtı.

Modern Şiirde Hz. Peygamber’i Söylemek temasıyla düzenlenen ikinci çalıştay, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Güney Yerleşkesi Âşık Paşa Konferans Salonu’nda Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Duman, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. İhsan Karaman, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı M. Fatih Andı ve Meridyen Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Melike Koç’un açılış konuşmalarıyla başladı. Çalıştay 3 oturum halinde tamamlandı.

“Şinasi, naat yazımında pozitivizm kıvılcımını tutuşturdu”

İlk oturumda konuşan Prof. Dr. M. Fatih Andı, klasik Türk şiiri içinde farklı türler çerçevesinde çok yüklü bir peygamber edebiyatı olduğunu, divanların her birinde mutlaka bir naatin yer aldığını; modernleşme süreciyle ise bu zenginliğin yavaş yavaş yara aldığını kaydetti. Bu yavaşlama sürecinde Şinasi’nin tavrının iyi okunması gerektiğini belirten Andı şöyle devam etti:

“Kesinlikle bir proje olduğuna inandığımız Şinasi’nin tavrı bizim için çok enteresan bir tavırdır. Şinasi ilk defa şiir kitabına naat koymuyor. Aslında bu bizi şaşırtmıyor. Zaten Şinasi bir tane münacat yazıyor ama o münacatın arasına öyle bir kılçık atıyor ki o günden bugüne kadar gelen pozitivizm kıvılcımını tutuşturan isim oluyor. Allah’ın varlığını sadece akla endeksleyen bir tutum içerisinde yer alıyor. Sonraki dönemde Şinasi’nin çağdaşlarında Hz. Peygamber’e naat yazanların sayılarının giderek azaldığını görüyoruz. Azalmakla birlikte çok önemli bir tablo da çıkıyor karşımıza. O da naatlerin satır aralarına delil gibi, kanun gibi, akıl gibi pozitivist düşüncenin bayraktarlığını yükleyebileceğimiz bir takım kavramlar giriyor. Bu süreçten sonra şahit, burhan, akıl gibi kavramların gölgesinde; geleneğin o imâni heyecan ve idrak safiyetinden sanki uzaklaşmaya başlamış, modernizmin gözüyle puslanmış, sesiyle bulanmış bir bakış açısının ve algı tarzının yansımalarını da okumaya başlıyoruz.”

Klasik şairlerin genelinin Hz. Peygamber’e bireysel bir yaklaşımla yöneldiğini, modern şairde ise Mehmet Akif’le birlikte bireysel kurtuluştan ziyade toplumsal kurtuluşun sağlayıcısı olan bir peygamber imgesinin görüldüğünü ifade eden Andı, Akif’in bu tutumunu dönüm noktası olarak niteledi. Modern şairin peygamber şiirlerinde toplumsal yaklaşımı dile getiren iki büyük uğrak noktasının Necip Fazıl ve Sezai Karakoç olduğunu söyleyen Andı, Necip Fazıl’ın “gaye insan”, “ufuk peygamberi” gibi nitelemelerle Hz. Peygamber’i modern insanın terminolojisiyle yansıtan ilk şair olduğunun altını çizdi.

Kaside’i Bürde’ye dair

“Kaside-i Bürde Bugün Yazılsa Nasıl Karşılanırdı?” başlığında bildirisini sunan Yrd. Doç. Dr. Ahmet Murat Özel, naatin modern edebiyat açısından oluşturacağı sorunları irdeledi. Müslüman olmadan önce Hz. Peygamber hakkında ağır ifadeler içeren bir kaside kaleme alan bu nedenle Peygamberimiz tarafından katline ferman çıkarılan Ka’b bin Zübeyr’in bu haberi aldıktan sonra pişman olarak bu kez Peygamberimizi övdüğü Kaside-i Bürde’yi yazdığını söyleyen Özel, bunun Hz. Peygamber’in takdirini kazanmasını, şairin affedilmesini ve hırka ile ödüllendirilmesini bugünden bakıldığında anlaşılmaz olarak yorumladı.

Özel, bugün ayıp sayılan bazı betimlemelerle yüklü olan Kaside-i Bürde’nin Peygamberimiz tarafından tasvip edilmesi ve devamında dönemin ulemasının üzerinde defalarca şerh yazmasının dikkate değer olduğunu sözlerine ekledi.

“Modern anlatım imkânları yeni teknikler doğuracaktır”

Modern şiir ile sîreti anlatmanın kısıtları yanında, geleneksel yapıların geçmişte kalmış olmasının bireysel estetiği üretmede bir tür özgürleşme sağladığını bu nedenle konuşma edasındaki samimiyetin estetiğe dönüşmesinin göz ardı edilemeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu; bu imkânların mutlaka yeni teknikler doğuracağını vurguladı. Bugün tartışılsa da siyerin çarpıcılık ve heyecanlandırma unsurlarını içermesinin zaruri olduğunu; hikâye ile imge arası, metafor ile metonim arası, mucize ile olağan davranış arasında gidip gelmenin modern şair için kaçınılmaz olduğunu kaydetti.

“Günümüz şiirinde sûretten sîrete geçemedik”

Şair Arif Ay ancak vahiy merkezli bir bakışla Hz. Peygamber’e yaklaşmanın mümkün olduğunu, Hz. Peygamber’i anlatabilmek için ruh ve zihnin O’nun yaşamıyla özdeşlik kuracak bir iklim tesis etmesi gerektiğini vurguladığı konuşmasında; modern şairlerin ya aşırı övgü ya da peygamberlik makamını hiçe sayan senli benli söz yığınlarıyla yazdığını ifade ederek, “Peygamberi şiirde anlatmanın yolu, O’nun oluşturduğu ideal dünyadan bir ışık, bir ses getirmek oraya bir gönül taşımaktır. Oysa günümüz şiirinde sûretten sîrete geçemedik maalesef. Sûrete ilişkin yazılanlar da sirete sirayet edemedi.”

“Hz. Peygamber idrakiyle yazılmış bütün şiirler naattir”

İkinci oturumda konuşan Prof. Dr. Mehmet Narlı, Şuare Suresi’nde şairlere yöneltilen kesin hüküm ve istisnalardan yola çıkıp; şiir, güzel şiir ve meşruiyet kavramlarını açıklayarak, “Bir metin kendine özgü özellikleriyle kurulmuşsa yani bir biçime ulaşmışsa sezgimizi uyarıyor, incelikli bir kavrayışla söze dökülen bir bilgiyi telkin ediyorsa şiirdir; bu şiir anlam ve hakikati başka şekilde söylenemeyecek bir kalıpla buluşturuyorsa güzel şiirdir; bu güzel şiirdeki zihin, hayal ve tasavvur insanı sapkınlığa sevk ve teşvik etmiyorsa meşrudur. Güzel olan, meşru olan sözde Hz. Peygamber’in hakikat ve idrakini seziyorsak o şiir naattir.” değerlendirmesinde bulundu.  

Naat yazmanın doğasında politik ve ontolojik bir taraf olduğunu, Peygamberimizin yaşadığı dönemin ontolojik ve politik durumuna maruz kalmamış şairin naat yazmasının zorluğunu vurgulayan Dr. Celal Fedai; özellikle 2000’ler şairlerinin postmodernizm ideolojisinin içinden konuşmasının kaçınılmazlığı yüzünden naatin imkânının daraldığını kaydetti.

Prof. Dr. Hasan Akay, şairlerin Hz. Peygamber’i şiir ile anlatırken yeni neslin idrak tarzı ve ona uygun bir anlatım formunun yakalanması mecburiyetinde olduklarının altını çizerek, standart teorilerin sonlandığı yepyeni bir çağda olunması hasebiyle kavramlara yeniden bakılması gerektiğini ifade etti.

“Modern Türk şiirinde Hz. Peygamber araçsallaştırılmıştır”

Üçüncü oturumunun ilk konuşmacısı Prof. Dr. Şaban Sağlık, modern Türk şiirinde Hz. Muhammed’e “yabancılaştırılmış” bir bakış ile bakıldığını, geleneksel naatlerde özne konumunda olan Hz. Peygamber’in modern zamanda nesneleştirildiğini belirterek, şairin Peygamber’i anlatmanın yerine Peygamber üzerinden başka bir meramı anlattığını, dolayısıyla Peygamberin araçsallaştırıldığını söyledi.  

Hz. Peygamber’i tam olarak tarif edebilmek için sahabeyle birlikte konuşmanın bir gereklilik olduğunu belirten Ali Ural, modern Türk şiirinde Hz. Peygamber’i anlatan şairlerden Necip Fazıl, Cahit Zarifoğlu ve İsmet Özel’i incelediğinde sadece Özel’in 3 yerde Hz. Hatice ve Hz. Ömer’den söz ettiğini; bunun dışında sahabe izine rastlamadığını, İslâm’ın kavramlarını şiirlerinin yapı taşı yapan Sezai Karakoç’un burada da devreye girerek Hz. Peygamber’i çevresi ile birlikte anlattığını ifade etti.

Modern Şiirde Hz. Peygamber’i Söylemek temalı “Sîreti Sûrette Görmek Çalıştayı-II”, değerlendirme bölümünde dinleyicilerin katkılarıyla zenginleşerek, soru cevap faslının ardından sona erdi.

Bize Sorun

Üniversitemiz hakkında merak ettiğiniz veya bilgi almak istediğiniz konuları “BİZE SORUN” aracılığı ile yazılı ortamda öğrenebilirsiniz. Yapmanız gereken sadece formu doldurup göndermek.

S.S.S

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılında kuruldu. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı, Sinan Ağa bin Abdurrahman Vakfı, Nurbanu Valide Sultan Vakfı, Hatice Sultan Vakfı, Abdullahoğlu Hacı Abdülaziz Ağa Vakfı olmak üzere 5 kurucu vakfın gelirleri ile eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürüyor.

Üniversiteyle ilgili tüm soruların yanıtlarına 0212 521 81 00’dan ya da fsm@fsm.edu.tr adresine e-posta gönderilerek ulaşılabilir. Ayrıca sosyal medya hesaplarından da tüm sorular yanıtlanıyor.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde eğitim dili Türkçedir. İslâmi İlimler Fakültesi’nde eğitim dili Arapça, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Psikoloji Bölümünde ise %30 İngilizcedir.

Eğitim ücretlerindeki artış Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi’ne (ÜFE) göre belirlenmektedir.

Öğrencilerin derslerin tamamına devam etmesi esastır. Teorik derslere %70, uygulamalı ve laboratuvar derslerine %80 devam etmek zorunludur.

Üniversitede çift anadal programı mevcuttur. Öğrenciler çift anadal programına, eğitim gördükleri anadal lisans programında en erken üçüncü yarıyılın başında, en geç ise beşinci yarıyılın başında; anadal ön lisans programında en erken ikinci yarıyılın başında, en geç ise üçüncü yarıyılın başında başvurabilir. Öğrencinin çift anadal programına başvuru yapabilmesi için anadal programında aldığı tüm dersleri başarıyla tamamlamış olması, başvurusu sırasındaki genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 3.00 olması, anadal programının ilgili sınıfında başarı sıralaması itibarı ile en üst %20 içerisinde bulunması ve başvurulan programın varsa özel koşullarını (yabancı dil yeterliliği, başarı sıralaması koşulu gibi) sağlaması gerekmektedir. Çift anadal programına kabul edilen öğrencilerden ayrıca bir ücret alınmaz. Ancak anadal programından mezun olduktan 2 yıl sonra ÇAP programındaki öğrenimini tamamlayamayan öğrencilerden ÇAP programının kalan öğretim süresinin ücreti alınır.

Üniversitede güz ve bahar yarıyıllarına ilave olarak yaz okulu açılabilir. Yaz okulu süresi kayıt ve sınav dönemleri hariç 7 haftadır. Yaz okulunda açılacak derslere kayıt yaptırmak, öğrencinin isteğine bağlı olup zorunlu değildir. Yaz okulu ücretleri, alınacak olan dersin AKTS değeri ile birim AKTS ücretinin çarpımı ile belirlenmektedir.

Üniversitemizde öğrenciler, kurum içi yatay geçiş ile bölüm değiştirebilmektedir. Kurum içi yatay geçiş iki şekilde yapılmaktadır. 1. Merkezi Yerleştirme Puanı ile: Başarı koşullarına ve program eşdeğerliliğine bakılmaksızın, öğrencinin üniversitemize kayıt yaptırdığı yıl aldığı puanlara göre yapılan değerlendirmedir. Kayıt olduğu yıl alınan merkezi yerleştirme puanları, yatay geçiş yapmak istenilen programın o yıl oluşan taban puan türüne eşit ya da yüksek olmalıdır. Taban puanı yeterli olan her programa yatay geçiş için başvuru yapmak mümkündür. 2. Ağırlıklı Genel Not Ortalaması İle: Öğrenciler, kayıtlı oldukları bölümlerin eşdeğeri olan bölümlere kurum içi yatay geçiş için başvurabilirler. Kurum içi yatay geçiş için öğrencilerin, kayıtlı olduğu programda aldıkları tüm derslerden başarılı olmaları ve bitirmiş olduğu dönemlere ait genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 2.00 olması şarttır. Ön lisans diploma programlarının ilk yarıyılı ile son yarıyılına, lisans diploma programlarının ilk iki yarıyılı ile son iki yarıyılına yatay geçiş yapılamaz. Kurum içi yatay geçiş yapan öğrenci mevcut bursundan yararlanamaz. Ancak kurum içi yatay geçiş yapan öğrencilerin, ilgili puan türündeki taban puanı, başvuru yaptığı programın Üniversiteye Giriş Bursu dilimlerinden herhangi birine yeterli gelmesi halinde, ilgili burs diliminden faydalanır.

Öğrencilerin, akademik ve idari personelin eğitim ve araştırma ihtiyacını karşılamak amacıyla üniversitede 6 kütüphane mevcuttur. Merkez kütüphane Türk Hava Yolları Kütüphanesi adıyla Topkapı Yerleşkesi’nde yer alıyor. Tüm yerleşkelerdeki tam donanımlı kütüphanelerde farklı dillerde toplam 90 bin kitap, 245 bin elektronik kitap, yüzlerce dergi, veri tabanı, günlük gazete ve film arşivi kullanıcılara sunuluyor. Kütüphanelerde ağırlıklı olarak Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca yayınlar mevcut. Kullanıcıların bilgi ihtiyaçlarını mümkün olan en kısa sürede ve en üst düzeyde karşılamak, eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma-geliştirme faaliyetlerinin alt yapısını oluşturmak amacıyla kütüphanelere satın alma ve bağış yoluyla eserler kazandırılıyor. Üniversite bünyesinde koleksiyon eserler de bulunuyor. Kaynaklar açık raf sistemiyle kullanıma sunuluyor. Kaynakların ödünç verilmesi, kitap siparişi gibi hizmetler profesyonel bir kadro tarafından yönetiliyor. Kütüphaneler sınav dönemlerinde 7/24 hizmet veriyor.

Öğrenciler bilgisayar laboratuvarları ve kütüphanelerdeki bilgisayarlar aracılığıyla internetten yararlanıyor. Ayrıca tüm yerleşkelerdeki kablosuz ağ bağlantısıyla da her yerden internete erişim sağlanıyor. Öğrencilerin baskı ihtiyaçlarını karşılayacak fotokopi merkezleri de yerleşkelerde hizmet veriyor.

45 öğrenci kulübü var. Kültür, sanat, spor, bilim alanlarında faaliyet gösteren kulüplerde sempozyumlar, konferanslar düzenleniyor, sosyal sorumluluk projeleri geliştiriliyor, ilgi alanlarına yönelik kurslar açılıyor.

Üniversiteye bağlı öğrenci yurdu bulunmuyor. Üniversiteye şehir dışından gelen öğrencilere tanıtım günlerinde, üniversiteye yerleşen öğrencilere kayıt döneminde yurtlarla ilgili bilgilendirme yapılıyor ve öğrenciler kurumsal yapıya uygun yurtlara yönlendiriliyor.

Tüm yerleşkelerde yemekhane ve kantin mevcuttur. Yemekler temizlik ve hijyen kuralları gözetilerek gıda mühendisinin ve sağlık personelinin gözetiminde usta aşçılar tarafından pişiriliyor. Öğrenciler ücret karşılığında yemekhane ve kantinden yararlanabiliyor.

Üniversitemiz uluslararası denkliğe sahiptir. Tüm mezun öğrencilere aldıkları derslerin ve notlarının Avrupa Eğitim Sistemindeki karşılığını gösterir nitelikte Diploma Eki düzenlenmektedir.

Değişim programı süresi içinde öğrencinin üniversitedeki kaydı devam eder ve bu süre öğretim süresinden sayılır. Öğrencinin değişim programında aldığı derslerin intibakları, kayıtlı olduğu birimin yönetim kurulu kararı ile yapılır.

Uluslararası öğrencilerin kabulü, ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılır. Hangi programlara yurt dışından öğrenci kabul edileceği, bunların kontenjanları, başvuru tarihleri ve ödeyecekleri ücretler Senato kararı ve Mütevelli Heyet onayı ile belirlenir. Detaylara iro.fsm.edu.tr/ adresinden ulaşılabilir.